Konuşarak Öğren'i Ücretsiz Deneyin
İngilizce öğrenirken kelime bilginizin mümkün olduğunca gelişmiş olması önemli. Ancak ne kadar kelime bilirseniz bilin, bazı temel kelimeleri biliyor olmanız günlük hayattaki birçok zorluklarınızın çözümünü kolaylaştıracaktır. Buna örnek konulardan biri de İngilizce organ adlarının kullanımı. Bu kelimeleri öğrendiğiniz takdirde herhangi bir şikâyetinizi ifade ederken zorlanmayacak ve hastalıklarınızın çözümüne kolaylıkla ulaşacaksınız. Eğer bir bölgede herhangi bir ağrı sorunuyla doktora gittiyseniz ‘’I have got’’ kalıbını kullanarak söz konusu olan ağrınızı doktora anlatabilirsiniz.
İngilizce Organ İsimleri İle İlgili Cümleler ve Türkçeleri
Örneğin: I have got a headache.
Başım ağrıyor.
I have got a stomacache.
Karnım ağrıyor.
Sizler için örnek İngilizce organ adlarını, vücudumuzda yaptığımız bazı eylemleri ve bu konu ile ilgili örnek cümle örneklerini derledik. Hazırsanız başlayalım.
Beard: Sakal
I think you should grow a beard.
Bence sakal bırakmalısın.
Cheek: Yanak
Ali kissed my cheek.
Ali, benim yanağımı öptü.
Chin: Çene
I punched him in the chin.
Onun çenesine yumruk attım.
Head: Baş
Ayşe hit him on the head.
Ayşe, onun kafasına vurdu.
Hair: Saç
I have very long hair.
Çok uzun saçım var.
Ear: Kulak
I have an ear infection.
Kulak enfeksiyonum var.
Eye: Göz
I closed my eyes to calm down.
Sakinleşmek için gözlerimi kapattım.
Eyebrow: Kaş
Sude raised her eyebrows.
Sude kaşlarını kaldırdı.
Eardrum: Kulak zarı
The ear canal sends sound waves to the eardrum.
Kulak kanalı, kulak zarına ses dalgaları gönderir.
Earlobe : Kulak memesi
His earlobes are large.
Onun kulak memeleri büyüktür.
Eyelash: Kirpik
She has fake eyelashes.
Onun takma kirpikleri var.
Eyelid: Göz kapağı
Your eyelids are closed, but I know you are awake.
Göz kapakların kapalı ama uyanık olduğunu biliyorum.
Forehead: Alın
He wiped the sweat from his forehead.
Alnındaki teri sildi.
Freckles: Çil
She doesn’t have any freckles.
Onun çilleri yoktur.
Jaw: Çene
My jaw hurts.
Çenem acıyor.
Lip: Dudak
The lower lip is bigger than the upper lip.
Alt dudak, üst dudaktan daha büyüktür.
Mouth: Ağız
Do not talk with your mouth full!
Ağzın doluyken konuşma.
Nose: Burun
The child’s nose is bleeding.
Çocuğun burnu kanıyor.
Nostril: Burun deliği
Murat had a little bit of blood coming from his nostril.
Murat’ta burun deliğinden gelen bir miktar kan vardı.
Moustache: Bıyık
Women like men with moustaches.
Kadınlar bıyıklı erkekleri sever.
Tongue: Dil
I angried him, because he stuck out his tongue at his teacher.
Ona kızdım çünkü öğretmenine dilini çıkardı.
Tooth: Diş
“I have a terrible tooth-ache.”
“Korkunç bir diş ağrım var”
“You had better see a dentist at once.”
“Hemen bir dişçiye gitsen iyi olur”
Teeth: Dişler
I have crooked teeth.
Benim çarpık dişlerim var.
Wrinkles: Kırışıklık
You have got wrinkles.
Kırışıklıkların var.
Arm: Kol
He hurt his arm.
Kolunu incitti.
Armpit: Koltuk altı
He shaved her armpits.
O, koltuk altını tıraş etti.
Back: Sırt
She is carrying a backpack on her back.
O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
Chest: Göğüs
I had a sharp pain in my chest yesterday.
Dün göğsümde keskin bir ağrı vardı.
Elbow: Dirsek
I hurt my elbow.
Dirseğimi incittim.
Hand: El
The child took her mother’s hand.
Çocuk annesinin elini tuttu.
Finger: Parmak
My finger got caught in the door.
Parmağım kapıda sıkıştı.
Fingernail: Parmak tırnağı
I broke my fingernail.
Tırnağımı kırdım.
Knuckle: Parmak boğumu
I heard Cenk cracking his knuckles.
Cenk’in parmaklarını çıtlattığını duydum.
Navel /Belly button: Karın deliği
She has got her navel a piercing.
Karın deliğinde bir piercing var.
Neck: Boyun
I woke up with a stiff neck.
Bir boyun tutulmasıyla uyandım.
Palm: Avuç içi
Deniz had her palm read.
Deniz avuç içini okuttu.
Shoulder: Omuz
I have a pain in the shoulder.
Omzumda bir ağrı var.
Throat: Boğaz
Do you have a headache and a sore throat?
Başın ağrıyor mu ve boğazın acıyor mu?
Thumb: başparmak
She pricked my thumb with a needle.
Başparmağıma iğne batırdı.
Waist: Bel
What is your waist size?
Bel ölçün nedir?
Wrist: Bilek
My wrist hurts.
Bileğim acıyor.
Ankle: Ayak bileği
I have hurt my ankle.
Ayak bileğimi incittim.
Belly: Göbek
Ahmet has got a belly.
Ahmet’in bir göbeği var.
Foot: Ayak
Feet: Ayaklar
The boy stepped on my foot on purpose.
Çocuk kasten ayağıma bastı.
Groin: Kasık
She kicked he in his groin.
O, onun kasığına vurdu.
Hip: Kalça
Özlem slipped on ice and broke her hip last winter.
Özlem geçen kış buzda kaydı ve kalçasını kırdı.
Knee: Diz
The knee is the body’s largest joint.
Diz vücudun en büyük eklemidir
Leg: Bacak
His leg was bitten by a crocodile.
Bacağı bir timsah tarafından ısırıldı.
Shin: Kaval kemiği
Her shin is hurting.
Onun kaval kemiği acıyor.
Sole: Ayak tabanı
Ali’s sole was hurting.
Ali’nin ayak tabanı ağrıyordu.
Thigh: Kalça
She has got a tattoo on her thigh.
Onun kalçasında bir dövme var.
Toe: Ayak parmağı
My toe began to bleed.
Ayak parmağım kanamaya başladı.
Toenail: Ayak tırnağı
Her toenail is broken.
Onun ayak tırnağı kırıldı.
Cornea: Kornea
My husband has a disease on the cornea.
Kocamın korneasında bir rahatsızlık var.
Eye socket: Göz yuvası
Eyeball: Göz küresi
İris: İris
Retina: Retina
Pupil: Göz bebeği
Artery: Atardamar
The bullet cut through an artery.
Kurşun atardamarı kesti.
Appendix: Apandist
The appendix is about 10 cm long.
Apandist yaklaşık 10 cm uzunluğundadır.
Bladder: İdrar kesesi
I had a bladder infection last year.
Geçen yıl idrar kesesi enfeksiyonu geçirdim.
Vessel: Damar
The nurse hit a blood vessel.
Hemşire damardan enjeksiyon yaptı.
Brain: Beyin
I don’t understand how the human brain works.
İnsan beyninin nasıl çalıştığını anlamıyorum.
Cartilage: Kıkırdak
She got her ear cartilage pierced.
O, kulak kıkırdağını deldirdi.
Colon: Kalın bağırsak
My grandfather died because of colon cancer.
Büyükbabam, kolon kanseri yüzünden öldü.
Gallbladder: Safra kesesi
Her uncle had a gallbladder operation.
Onun dayısı, safra kesesi ameliyatı oldu.
Heart: Kalp
You have a good heart.
İyi bir kalbin var.
Intestines: Bağırsak
Large intestine: Kalın bağırsak
The large intestine is about 1.5m long.
Kalın bağırsak, yaklaşık 1.5 uzunluğundadır.
Small intestine : İnce bağırsak
Kidney: Böbrek
I have got a kidney trouble.
Böbrek sorunum var.
Liver: Karaciğer
Alcohol damages the liver.
Alkol, karaciğere zarar verir.
Lung: Akciğer
Cigarette damages the lung.
Sigara, akciğere zarar verir.
Oesophagus: Yemek borusu
Pancreas: Pankreas
He has got a pancreas disease.
Onun, karaciğer hastalığı var.
Organ: Genel olarak organ kavramı
If you agree to become an organ donor, you may help save someone’s life.
Organ bağışçısı olmayı kabul edersen, birinin yaşamını kurtarmasına yardım edebilirsin.
prostate gland / prostate: Prostat
He has prostate cancer.
O, prostat kanseri.
Rectum: Göden bağırsağı
Spleen: Dalak
The doctors had to remove your spleen.
Doktorlar, dalağını almak zorunda kaldı.
Stomach: Karın
I sometimes have pain in my stomach.
Bazen midemde ağrım olur.
Tonsils: Bademcik
When I was 5, I had a tonsils operation.
Beş yaşındayken bademcik ameliyatı oldum.
Windpipe: Soluk borusu
Collarbone / Clavicle: Köprücük kemiği
Kerem broke his collarbone when he was thirteen.
Kerem on üç yaşındayken köprücük kemiğini kırdı.
Thigh bone / Femur: Kalça kemiği
The human’s femur is tougher than concrete.
İnsanların kalça kemiği bir betondan daha serttir.
Humerus: Kol kemiği
Kneecap: Diz kapağı
My kneecap is hurting.
Diz kapağım ağrıyor.
Pelvis: Leğen kemiği
Women’s pelvis are wider than man’s pelvis.
Kadınların leğen kemiği erkeğinkilerden daha geniştir.
Rib: Kaburga
My rib bones were broken.
Kaburga kemiklerim kırıldı.
Skeleton: İskelet
He looks just like a skeleton.
O bir iskelet gibi görünüyor.
Skull: Kafatası
The human skull consists of 23 bones.
İnsan kafatası 23 kemikten oluşur.
Spine / Backbone: Omurga
I felt a chill go up his spine.
Omurgama doğru giden bir ürperti hissettim.
Vertebra: Omur
Vertebrae: Omurlar
Even the long neck of a giraffe contains only seven vertebrae.
Bir zürafanın uzun boyu bile yedi omurga içerir.
Blood: Kan
A blood transfusion is necessary.
Kan nakli gereklidir.
Saliva / Spit: Tükürük
A gentleman would not spit on the street.
Bir beyefendi sokakta tükürmez.
Sweat / Perspiration: Ter
The president wiped the sweat from his forehead.
Başkan alnındaki teri sildi.
Tear: Gözyaşı
A tear ran down her cheek.
Bir gözyaşı onun yanağından aşağıya süzüldü.
Urine: İdrar
I had blood in my urine.
İdrarımda kan vardı.
Bone: Kemik
I got a fish bone stuck in my throat.
Boğazımda yapışmış bir balık kılçığı var.
Joint: Eklem
The knee is the body’s largest joint.
Diz vücudun en büyük eklemidir.
Muscle: Kas
The diaphragm is one of a muscles.
Diyafram kaslardan biridir.
Nerve: Sinir
A nerve cell responds to a slight stimulus.
Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.
Digestive system: Sindirim sistemi
Millions of beneficial organisms live in the human digestive tract.
İnsanın sindirim sisteminde milyonlarca yararlı organizma yaşamaktadır.
To breathe: Nefes almak
I can not breathe through my nose.
Burnumdan nefes alamıyorum.
To hiccup: Hıçkırmak
To have the hiccups: Hıçkırık tutmak
I have hiccups.
Hıçkırığım var.
To sneeze: Hapşırmak
To urinate: İdrar çıkarmak
To vomit: Kusmak
DUYU ORGANLARI
Smell: Koku
I have a good sense of smell.
İyi bir koku alma duyum var.
Touch: Dokunma
Don’t touch the flowers.
Çiçeklere dokunma.
Sight: Görme
Do you believe in love at first sight?
İlk görüşte aşka inanır mısın?
Hearing: İşitme
My father grew pale on hearing the news.
Babam haberi duyunca sarardı.
Taste: Tat alma
When I have a cold, I can not taste anything.
Üşüttüğümde, hiçbir şeyin tadını alamıyorum.
Online İngilizce Konuşma Kursu: Konuşarak Öğren