Türkiye’nin en iyi online İngilizce eğitim sistemi olan Konuşarak Öğren’den ücretsiz konuşma dersi almak için tıklayın !
Konuşarak Öğren'i Ücretsiz Deneyin
Konuşarak Öğren'i Ücretsiz Deneyin
Y ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarını aşağıda sıraladık. 1000 adet en çok kullanılan y harfi ile başlayan İngilizce kelime listesi;
- yacht:yat, yat ile gitmek, yat ile yolculuk etmek
- yachter:yat sahibi, yatçı
- yachting:yatçılık
- yachtsman:yat sahibi, yatçı
- yack:önemsiz sohbet
- yah!:ah!, ya!
- yahoo:cahil, hantal, hayvan gibi tip, insan azmanı, kaba adam
- yak:çenesi düşmek, saçma sapan konuşmak, tibet sığırı, yak
- yakking:çenesi düşmek, saçma sapan konuşmak
- yam:hint yer elması, tatlı patates
- yammer:ağlamak, inlemek
- yammering:ağlamak, inlemek
- yank:birden çekilmek, birden çekme, birden çekmek, tatlı patates
- yankee:amerikalı
- yap:acı acı havlama, acı acı havlamak, gevezelik, havlama, havlamak, saçmalama, saçmalamak
- yapping:acı acı havlamak, havlamak, saçmalamak
- yard:açıklık, ağıl, avlu, depo, manevra istasyonu, şantiye, seren, tersane, yarda
- yardage:yarda olarak uzunluk
- yards:açıklık, ağıl, avlu, depo, manevra istasyonu, şantiye, seren, tersane, yarda
- yardstick:ayar, yarda ölçeği
- yarn:hikâye, hikâye anlatmak, iplik, masal, masal anlatmak
- yarrow:civanperçemi
- yatch:yat, yat ile gitmek, yat ile yolculuk etmek
- yaw:rotadan çıkmak, tereddüd etmek, yalpa vurmak
- yawl:filika, yole
- yawn:açılmak, esneme, esnemek, esneyerek söylemek, genişlemek, yarılmak
- yawning:büyüyen, esneme, esneyen, genişleyen
- yaws:ekvator frengisi
- yclept:adında, adlı, denilen
- yd:açıklık, ağıl, avlu, depo, manevra istasyonu, şantiye, seren, tersane, yarda
- ye:sen, siz
- ye!:sen, siz
- yea:ayrıca, bir de, evet, evet oyu, gerçekten, olumlu cevap
- yea!:evet!
- yeah!:evet!, tamam!
- yean:kuzulamak, yavrulamak
- yeanling:kuzu, oğlak
- year:sene, yaş, yıl
- yearbook:yıllık
- yearling:bir yaşında hayvan, bir yaşındaki, bir yaşındaki taylar yarışı, bir yıllık, bir yıllık bitki
- yearlong:bir yıl süren, bir yıllık
- yearly:senelik, yılda bir, yılda bir olan, yıllık
- yearn:burnunda tütmek, gözünde tütmek, hasret olmak, özlemek
- yearning:arzu, arzulu, hasret, hasretli, özlem, özlem dolu
- yeast:coşku, heyecan, köpük, köpük köpük olmak, köpürmek, maya
- yeasted:köpük köpük olmak, köpürmek
- yeasty:anlamsız, boş, köpüklü, maya gibi, mayalı, önemsiz
- yegg:hırsız, kasa hırsızı
- yeggman:hırsız, kasa hırsızı
- yell:bağırma, bağırmak, çığlık, haykırmak, seslenme, seslenmek
- yelling:seslenme
- yellow:kıskanç, korkak, sansasyon yaratan, sararmak, sararmış, sarartmak, sarı, sarılık
- yellowed:sararmak, sarartmak
- yellowhammer:sarıcık
- yellowish:sarımsı, sarımtırak
- yellowness:sarılık
- yellowy:sarımsı
- yelp:acıyla havlama, acıyla havlamak, havlama, havlamak, viyaklamak
- yelping:acıyla havlamak, havlamak, viyaklamak
- yemen:yemen
- yemeni:yemenli
- yen:arzu, özlem, yen
- yeoman:çiftçi, gönüllü süvari olan çiftçi, küçük toprak sahibi, levazımcı, saray çalışanı
- yep:evet
- yep!:evet!
- yes:evet, olumlu cevap
- yes!:evet!, olur!
- yester:dünkü, geçen
- yesterday:dün
- yesterdays:geçmiş
- yesterday’s:dünkü, dünün
- yesteryear:geçen sene
- yet:ama, ancak, buna rağmen, daha, hâlâ, hatta, henüz, oysa, şimdiye dek, şimdiye kadar, sonunda, yine de
- yew:porsukağacı
- yield:açığa vurmak, eğilmek, esneme, esnemek, gelir, getiri, karşı koyamamak, kazanç, sağlamak, sünme, ürün, ürün vermek, uyum sağlamak, verim, vermek, yerini bırakmak, yol vermek
- yielding:kazançlı, uysal, verimli, yumuşak
- yields:açığa vurmak, eğilmek, esneme, esnemek, gelir, getiri, karşı koyamamak, kazanç, sağlamak, sünme, ürün, ürün vermek, uyum sağlamak, verim, vermek, yerini bırakmak, yol vermek
- yip:acıyla havlama, acıyla havlamak, viyaklama, viyaklamak
- yippee:yaşasın!
- yipping:acıyla havlamak, viyaklamak
- yob:avare, hödük, serseri
- yodel:pesten tize geçişli şarkı, tril, trilli şarkı söylemek
- yoga:yoga
- yoghurt:yoğurt
- yogi:yoga sofusu, yogi
- yogurt:yoğurt
- yoke:bağ, bağlanmak, boyunduruğa koşmak, boyunduruk, çift, evlendirmek, evlilik bağı, koşmak, satıcı omuz sırığı
- yokefellow:hayat arkadaşı, iş arkadaşı
- yokel:hödük, köylü
- yokemate:hayat arkadaşı, iş arkadaşı, meslektaş
- yoking:bağlanmak, boyunduruğa koşmak, evlendirmek, koşmak
- yolk:yapağı yağı, yumurta sarısı
- yon:orada, oradaki, ötede, ötedeki, şurada, şuradaki
- yonder:orada, oradaki, ötedeki, şurada, şuradaki
- yore:eski zaman
- you:sana, sen, seni, siz, size, sizi
- youht:bahar, delikanlı, delikanlılık, dinçlik, genç, genç adam, gençler, gençlik, tazelik
- young:acemi, genç, küçük, yavru, yeni
- younger:küçük
- youngest:acemi, genç, küçük, yeni
- youngish:genç, gençten, oldukça genç
- youngster:çocuk, delikanlı, yavru
- youngsters:çocuk, delikanlı, yavru
- your:senin, sizin
- yours:seninki, seninkiler, sizinki, sizinkiler, sizlerinki
- yourself:kendin, kendiniz
- yourselves:kendiniz
- youth:bahar, delikanlı, delikanlılık, dinçlik, genç, genç adam, gençler, gençlik, tazelik
- youthful:dinç, diri, genç, gençlere özgü, gençlik
- youthfulness:delikanlılık, gençlik
- youths:delikanlılar, gençler
- yowl:miyavlama, miyavlamak, uluma, ulumak, ürümek
- yoyo:inip çıkan, yo-yo
- yttrium:itriyum
- yuan:yuan
- yucca:yuka
- yuck:iğrenç!, öğk!
- yuck!:iğrenç!, öğk!
- yule:noel
- yuletide:noel yortusu, noel zamanı
- yummy:harika, lezzetli, nefis, tadı güzel
- yummy!:harika!, nefis!
- yup:evet!
- yup!:evet!
- yuppie:genç profesyonel, yuppie
Konuşarak Öğren uygulaması ile İngilizcenizi geliştirin.